Türkiye’nin güvenlik politikalarının en temel taşlarından biri, sınır güvenliği ve ulusal egemenliktir. Suriye’deki mevcut durum, Türkiye’nin bu hassasiyetini doğrudan etkileyen bir tabloyu gözler önüne seriyor. Türkiye’nin terör örgütü olarak tanımladığı iki farklı yapı tarafından fiilen kontrol edilen bölgelerin varlığı, hem sınır güvenliği hem de bölgesel istikrar açısından ciddi tehditler barındırıyor.
Bölgesel Durumun Analizi
1. PKK/YPG Kontrolündeki Alanla. Türkiye, YPG’yi PKK’nın bir uzantısı olarak görüp terör örgütü olarak tanımlamaktadır. ABD ve bazı Batılı ülkelerin desteğiyle Suriye’nin kuzeydoğusunda hakimiyet kuran YPG, Türkiye’nin sınır güvenliğini tehdit etmekte ve bölgede ayrılıkçı bir yapı oluşturmaya çalışmaktadır.
2. Radikal Grupların Etkinliği. İdlib ve çevresindeki bazı bölgeler, radikal grupların kontrolünde bulunmaktadır. Türkiye bu bölgelere yönelik hem askeri hem diplomatik politikalarla çatışmaları engellemeye çalışsa da bu grupların uzun vadeli istikrar açısından risk oluşturduğu bir gerçektir.
Türkiye’nin Doktrini Ne Olmalı?
Türkiye’nin bu iki tehdit karşısında etkili bir strateji geliştirdiği ve uygulamaya koyduğu bir dizi politika bulunmaktadır. Ancak, bu politikaların güncel risklere uyumlu ve sürdürülebilir olması büyük önem taşımaktadır:
1. Sınır Güvenliği ve Askeri Harekâtlar
Türkiye, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı ve Pençe Kılıcı gibi operasyonlarla Suriye sınırındaki tehditleri bertaraf etmeye çalıştı. Bu strateji, tehditlerin kaynağında etkisiz hale getirilmesi ilkesine dayanmaktadır. Bu tür operasyonların devamlılığı ve uluslararası meşruiyet zemininde uygulanması, Türkiye’nin sınır güvenliği doktrininde önemli bir yer tutuyor.
2.Güvenli Bölge ve Demografik Denge
Türkiye’nin Suriye’de inşa ettiği güvenli bölgeler, hem sığınmacıların dönüşü hem de bölgedeki demografik dengeyi sağlama açısından stratejik bir rol oynuyor. Ancak, bu bölgelerin sürdürülebilirliği ve Türkiye’nin denetimindeki alanlarda kalıcı bir güvenlik yapısının kurulması hayati önem taşımaktadır.
3.Diplomatik Çeviklik ve Çok Yönlü Yaklaşım
Suriye krizinde Türkiye, hem ABD hem de Rusya ile dengeli ilişkiler kurmaya çalışmaktadır. Aynı zamanda İran gibi bölgesel aktörlerin ve Arap ülkelerinin pozisyonlarını da dikkate alarak çok yönlü bir diplomasi yürütmektedir. Ancak bu diplomasi, özellikle terör örgütlerinin desteklendiği Batılı politikalar karşısında daha etkin ve proaktif olmalıdır.
4.İç ve Dış İstihbarat Kapasitesinin Artırılması
Terör örgütlerinin sınır ötesi faaliyetlerini engellemek için güçlü bir istihbarat ağına ihtiyaç vardır. Bu bağlamda Türkiye’nin hem saha istihbaratını hem de uluslararası iş birliği ağını güçlendirmesi gerekmektedir.
Uzun Vadeli Hedefler
Türkiye’nin doktrini, kısa vadede sınır ötesindeki tehditleri bertaraf etmeye, orta vadede sınır güvenliğini güçlendirmeye ve uzun vadede Suriye’de Türkiye’nin çıkarlarıyla uyumlu bir siyasi çözümün tesisine yönelik olmalıdır. Bu süreçte, uluslararası toplum nezdinde Türkiye’nin pozisyonunu anlatmak ve destek sağlamak da kritik önemdedir.
Suriye’deki mevcut durum, yalnızca bölgesel değil, küresel güç dengesinin de bir yansımasıdır. Türkiye’nin bu süreçte aktif, stratejik ve kararlı bir politika izlemeye devam etmesi hayati bir gerekliliktir. Bu yazdıklarım olması gerekenler lakin biz yine, Bir gece ansızın gelebiliriz deyip parmak sallamaya devam edersek ne olur onu ayrıca masaya yatırmak şart.