Türkiye Cumhuriyeti Ticaret Bakanlığı tarafından yayınlanan “Dış Ticaret Lojistiği 2024” raporuna göre 2023 yılı itibarıyla, ihracatta taşımacılık modlarına göre miktar (ton) bazında yapılan değerlendirmede, en yüksek paya %78,8 ile denizyolu taşımacılığı sahip olmuştur. Karayolu ise %19,3 ile ikinci sırada yer alırken, havayolu taşımacılığı %0,9 ile üçüncü sırada, demiryolu taşımacılığı ise %0,8 ile son sıradadır. Fakat bu oranlara parasal değer açısından bakıldığında ise ihracat taşımalarının ilk sırasında %56 ile denizyolu, ikinci sırasında %32,5 ile karayolu modu, üçüncü sırada ise %9,9 ile havayolu bulunmaktadır. Bu durum göstermektedir ki havayolu taşımalarında her ne kadar taşınan yük miktarı tonaj bakımından az olsa da yüklerin parasal değeri açısından karşılaştırma yapıldığında diğer taşıma modlarına göre daha değerli yükler taşınmaktadır. Aynı durum ithalat açısından da geçerlidir. İthal edilen ürünlerin tonaj bakımından yalnızca %0,06’sı havayolu ile taşınmakta iken parasal değer itibariyle %14,8’i havayolu ile ülkemize getirilmektedir.
Yukarıdaki verilerden anlaşılmaktadır ki hava taşımacılığı ile değerli yükler taşınmaktadır. Bu sebeple küresel ticaretin önemli bir parçası olan hava taşımacılığı sırasında kargonun kaybolması, hasar görmesi veya geç teslim edilmesi gibi sorunlarla karşılaşıldığında hak sahiplerinin zarar miktarı da fazla olmaktadır. Bu tür durumlarda, taşıtanların haklarını kaybetmemesi için taşıyıcıya zamanında ve usulüne uygun bildirimde bulunmaları gerekmektedir. İşbu yazımızda hava taşımacılığı sırasında kargonun kaybolması, geç teslimi ve zarar görmesi hallerine ilişkin bildirim süreleri incelenmiş olup bagajlara ilişkin hususlar değerlendirilmemiştir.
Hasar, Gecikme ve Ziya Durumlarında Bildirim Süreleri ve Hak Düşürücü Süre
Hava taşıma hukukunda Türk Sivil Havacılık Kanunu (TSHK) ve Montreal Sözleşmesi (MS) uyuşmazlıklara uygulanmaktadır. Türk Sivil Havacılık Kanunu yurt içinde yapılan taşımalarda uygulama alanı bulurken, Montreal Sözleşmesi ise uluslararası taşımalarda uygulama alanı bulmaktadır. Fakat Montreal Sözleşmesi’nin uygulanması için yükün çıkış ve varış ülkelerinin Montreal Sözleşmesi’ne taraf olması gerekmektedir. Söz konusu kanunlar ve sözleşme, hava taşımacılığı sırasında meydana gelen hasar, gecikme ve ziya durumlarında alıcıların taşıyıcıya bildirimde bulunmalarını öngörmektedir. Bu sürelerin aşılması durumunda, taşıtanın tazminat talep etme hakkı taşıyanın hileli bir davranışı yoksa ortadan kalkmaktadır. Fakat her halde süresi içerisinde bildirim yapılmaması hak kaybına neden olmayıp somut olayın özelliklerine göre değerlendirme yapılmalıdır.
Kargo teslim alındığında hasar tespit edilmesi durumunda derhal, fakat inceleme sonucu hasar tespit edilebiliyorsa hak sahibi taşıyıcıya 14 gün içinde yazılı bildirimde bulunmalıdır. Kargonun belirtilen süreden geç teslim edilmesi durumunda ise yükün alıcının emrine hazır edildiği tarihten itibaren ilgili tarafından taşıyıcıya 21 gün içinde yazılı bildirimde bulunulmalıdır. Yükün zayi olması durumunda ise hem Türk Sivil Havacılık Kanunu hem de Montreal Sözleşmesi herhangi bir bildirim süresi öngörmemiştir. Tek konşimento ile taşınan bir yükün kısmi zayi olması durumunda da bildirim yükümlülüğü aranabilecektir. Yargıtay’ın kısmi ziya durumunu eksik teslim olarak değerlendirip bildirim yükümlülüğü aranmayacağına ilişkin kararları da mevcuttur. Fakat taşıtanların risk almadan taşıcıya bildirim yapmaları hukuki olarak menfaatlerine olacaktır.
Hasar, gecikme ve ziya durumunda hak sahibi belirtilen süre içerisinde taşıyana bildirimde bulunmalıdır. Söz konusu bu bildirim yazılı olmalıdır. Ayrıca hem kanun hem de Montreal Sözleşmesi taşıma belgesine işlenecek kayıtı da kabul etmektedir. Söz konusu belirtilen sürelerde ihbar yapılmaması halinde taşıyanın hasarı herhangi bir şekilde öğrenmesi durumu gibi bazı haller saklı kalmak kaydıyla hak kayıpları yaşanabilecektir. Ayrıca taşıyanın hileli davranışlarda bulunma hali saklı tutulmaktadır.
Belirtmek isterim ki söz konusu bildirim sürelerinden hariç olmak üzere taşıyıcıya yöneltilecek tazminatı isteminde 2 yıllık hak düşürücü süre mevcuttur. Bu hak düşürücü süre hava aracının varması gereken yere geldiği veya gelmesi gerektiği veya taşımanın durduğu tarihten itibaren işlemeye başlayacaktır.
Sonuç
Sonuç olarak, hava taşımacılığı sırasında karşılaşılan hasar, gecikme ve ziya gibi olumsuz durumlar söz konusu olduğunda, taşıyıcıya yapılacak bildirimlerin zamanında ve usulüne uygun yapılmaması, tazminat talep etme hakkının kaybolmasına neden olabilecektir. Bu sebeple bu süreler hak sahiplerinin hukuki haklarını koruyabilmesi için kritik bir öneme sahiptir. Fakat, hukuki uyuşmazlıklarda her somut olayın özellikleri kendi içerisinde değerlendirilmeli ve varsa emsal kararlar ışığında değerlendirmeler yapılmalıdır. İşbu sebeple ilgili bildirim süreleri geçtikten sonra dahi bazı durumlarda tazminat talep edilebilecektir.
Av. Mustafa Burak Nalbant
EDGE Hukuk Bürosu ve Danışmanlık