Türkiye’de, dünyaya kadın olarak gelen her birey, daha fazla çabalamalıdır . Kadın olmak, ayaklarımız üzerinde sağlam basmak, aile, sosyal ve iş çevresinde her türlü baskıya toleranslı olmayı gerektirir. İyi bir evlat, iyi bir eş, iyi bir anne ve iyi bir çalışan, işveren olmak gibi misyonlarınız vardır. Yani, başarmak yetmez, iyi bir nesil de yetiştirmek zorundasınızdır. Kadın olmak, başlı başına ek sorumluluklar yükler insanın omzuna. Bunun bilinci ile yola çıkıp, kolayı kabullenmek yerine, mücadele etmeyi tercih edenlerdenim ben.
Kendimi bildim bileli öğrenme tutkum vardı. Öğrendiğimi uygulamak, hayallerimi gerçekleştirmek için en iyi materyalim oldu ve dolayısı ile başardığımda gördüğüm takdir, bir sonraki aşamam için itici kuvvet oldu.
Hayalim pilot olmaktı, ancak o dönemlerde bu ulaşılması zor bir hedefti benim için. Üniversite yıllarımda, Türk Hava Yolları’nda kabin memurluğu ile başladım iş hayatıma. Çalışarak sürdürebildim eğitimimi. İyi ki de öyle yapmışım diyorum bugün, zira bu zorluklar bana çok şey kattı. Üniversiteyi bitirdiğimde, uluslararası işler başarmak istediğime karar vermiştim. Bunun için önce muhasebe ve finansı öğrenmeliydim. Bu konuda yol rehberim olan ilk iş verenim, 4 aylığına beni hayat okulu denen Tahtakale’ye yönlendirdi. Burası gerçekten bir okul oldu. Birgün ihracat sevkiyatında bana söylediği o cümle, bugün hala rehberimdir.
‘’ Taşıyanın halinden anlamak için yükü omuzlaman gerekir’’ Ne yeni yaptırdığım manikür, ne üzerimdeki takım elbise ne de ayağımdaki stilettolar engel oldu. Çıktım dorseye, kolilerin doğru yerleşimi için yardım etim. İşte, lojistik sektörüne böylece ilk adımımı atmış oldum.
Uzun yıllar farklı destinasyonlarda hem pazarlama hem operasyonda görev aldım. Gümrükleme, ithalat, ihracat, tır optimizasyonu, tehlikeli ürün taşıımacılığı konularında eğitimleri takip ederek işimle ilgili ne varsa öğrenmeye çalıştım. Bir kadın olarak en zorlandığım süreç ise Irak gibi bir coğrafyaya nakliye hizmeti vermemle, başladı. Bilmediğim bir coğrafyaya hizmet veremem düşüncesi ile Irak’a karayolu ile seyahat ederek, aslında zincirlerimi de kırmış oldum.’’ Bir kadının Irak’ta ne işi var’’ söylemlerine aldırmadan, Zaho’dan Basra’ya kadar karış karış gezmeye, gümrük işlemlerini öğrenmeye, yolun zorluklarını tespit etmeye ve müşteri temaslarına devam ettim. Yükünü teslim edecek güveni sağlamak için çıktığım o yolda, bir yükün hangi aşamalardan geçtiğini, yolda ne gibi risklerin olduğunu, yükü nasıl sabitletmem gerektiğini öğrenmem adına bir eğitimdi. Tabiki, yetmedi, paketleme, gümrük ve taşıma organizasyonları üzerine optimizasyon çalışmaları yürüttüm. En ekonomik, en güvenli taşıma yöntemini tespit edebilmek adına nakliye şoförü arkadaşlarla yük boşaltma adreslerine kadar eşlik ettim. Depo ve rampalarda epey zaman geçirmem gerekti.Sahada olmak,tüm bunları görerek tespit için zor ama bir o kadar öğretici bir deneyimdi. Büyük çoğunluğun erkeklerin oluşturduğu bu sektörde abla, anne, kız kardeş tavrı mı, yoksa kötü bir öğretmen ya da erkek gibi edasıyla mı davranmam gerektiğini deneyimleyerek öğrendim. Ancak, kimliğimden sıyrılarak başarılı olamazdım, örnek olmalıydım. Kendim oldum. ‘’Ne işim var benim kamyoncularla’’ demedim, oturdum o tır dorsesinden çıkan küçük tüpte pişen nefis menemene ekmek bandım. Onların da sıkıntılarını dinledim ki yükleme esnasında önlem alabileyim. Erkek mesleği olarak yaftalanmış bu meslekte kadın istihdamını artırmayı hedefledim. Erbil’de, oldukça az sayıda kadın çalışana rast geldiğim için , kurduğum ofiste özellikle kadın çalışan istihdam etmeye özen gösterdim. Lojistik sektörü, sürekli gelişen bir sektör ve müthiş bir potansiyeli de var. Sektörde bir erkek yöneticimin de dediği gibi, ‘’kütür kütür bir erkek ofisi değil, titizlikle ele alınmış ,kadın eli değmiş bir lojistik sahası istiyorum’’ diyorsanız, bence kadınlara daha fazla imkan, destek vermelisiniz.
Benim bu süreçte çok zorlandığım, mobbing ve türlü zorlamalarla tanıştığım zamanlar oldu. Erkek egemen bir coğrafyada erkek egemen bir sektörün içinde ayakta durmaya çalışmak tabiri caizse denizde boğulmak gibi ama; okyanusa açılmayı tercih etmek gibi bir alternatifin üzerine eğilmek, pes etmemek gerekir. Irak, Türkmenistan, İran, Rusya, İskandinav ülkeleri, Avrupa derken, 15 yılın sonunda pek çok Irak’lı firmanın ürün tedarik danışmanlığını, ürün tedariğinden, gümrüğüne, kalite kontrolünden teslimine kadarki sürecinde güvendiği adres olmayı başardığım için gururluyum.
İş hayatında biz kadınların mücadelesi hayli zorlu. Dahası, toplumun yüklediği misyonlarımızla aynı anda sürdürülebilir başarı daha da çetin. 2017 yılında, referans üzeri gelen Irak’lı büyük bir marka ile imza attık. Irak gümrüğü noktasında yaşanan zorlukları ileten müşterimize bu konuda da destek olmayı başardık.
Gebelik ve doğum izni süreçlerinde bile aktif çalışmış biri olarak, zaman yönetimini alaylı olarak öğrenmiş oldum. ‘’Kadın başına yapamazsın’’ denen ne varsa benim kamçım oldu, çünkü pes edip, olanla yetinmek alternatifini hiç bir zaman düşünmedim. Farkımı kadın olmam yarattı. Daha titiz, daha özverili, daha empatik bir yaklaşım sunuyor olmamız aslında büyük avantaj sağlıyor. Yaratılışımız gereği pek çok şeyi aynı anda düşünmek, aynı anda yapabilmek gibi özellikler geliştiriyoruz zamanla. Evriliyoruz, bir bakıma bu cinsiyet ayrımı denen zorlu yolda. Erkek egemen bir sektörde kadınca düşünme şeklimizle daha pratik çözümler yakalayabiliyoruz. Duygusalız, ki bu en çok eleştirildiğimiz yönümüz olsa da detaycı olmamızı sağlıyor, anaçlık duygularımız var lakin, en kritik anlarda soğuk kanlılıkla karar alabiliyoruz.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü olarak kutladığımız bugün anlamına da değinmeden edemeyeceğim. Bu önemli gün, aslında bir özgürlük hareketini anma günüdür.
1857 yılında New York’ta bir dokuma fabrikasında haksızlığın karşısında duran, eşit hak ve insani çalışma koşulları talep eden bu emekçi kadınlar, dünyadaki diğer tüm kadınlara ilham kaynağı olmuş, koparılan ve hiç de yersiz olmayan bir yaygaranın aslında domino etkisinin ilk taşı olduğunu bize göstermiştir. Bir çoğumuzun hikayesini bildiği ve duygusal bağ kurabildiği bu kadınlar, 165 yıl sonra, gelecek kaygısı ile yılmayıp direnen, attıkları adımın ne denli ses getireceğini bilmeden bugün andığımız dokuma fabrikasındaki o emekçi kadınlar, birçok kadın girişimciye de ilham olmuş girişimci kadınlardır. Yıllar geçtikçe modern toplumların nezdinde -aslında çok da geç kalarak- uygulanmaya başlanan eşitlikçi hak ve özgürlüklerle, emekçi kadınlara artık girişimci kadınlar da eşlik etmeye başlamıştır. Tüm engellere rağmen, kadınların toplumda ve iş hayatında başka bir etikete gerek duymadan sergilediği bu tavır, başlı başına bir girişimcilik örneğidir.
Bu vesile ile tüm kadın meslektaşlarımın ve nezdinde tüm emekçi, yılmayan kadınlarımızın Dünya Kadınlar gününü kutlarım.