Her yıl aynı senaryo… Yanıp kül olan ormanlar, çaresizce kaçan hayvanlar, duman altında kalan ciğerler ve birkaç gün süren vicdan muhasebesi… Peki, biz gerçekten ne yapıyoruz? Doğanın sessiz haykırışını duyabiliyor muyuz?
Bir Yangın Haberi Daha Düştü Ekranlara…
Dumanlar gökyüzünü boğarken, biz klimalı salonlarımızda izledik. Alevler göğe yükselirken, o ormanda bir sincap, yavrusunu çıkaramadan kavruldu. Bir baykuş, geceyi delip geçen ateşin içinde gözlerini son kez göğe dikti. Bir kaplumbağa, bildiği tek hızla, yani yavaşça, cehennemin ortasında son adımını attı.
Ve biz, insanoğlu…
Yine sadece izledik.
Yine sessiz kaldık.
Yangınlar Doğanın Sessiz Çığlığıdır
Yangınlar yalnızca doğanın fiziksel felaketi değildir. Onlar, varoluşun sessiz çığlığıdır. Duman göğe yükselirken biz sadece alevleri görürüz, ama o alevlerin arasında kalan canların, yanık toprağın, kavrulan gövdenin, sessizce avaz avaz bağıran doğanın sesini işitemeyiz. Belki de işitmek istemeyiz.
Bir ağaç bağırmıyor diye, yanarken acı çekmediğini mi sanırız?
Bir sincap konuşmuyor diye, yanarken korkmadığını mı düşünürüz?
Aynı Felaket, Aynı Telaş
İzmir’in Gaziemir, Menderes, Seferihisar, Buca ve Selçuklu’sunda aynı senaryo yeniden yaşandı. Dört bir yan tutuştu. Zeytinlikler, tarlalar, evler… Ağaçlar değil sadece, umutlar da yandı. Dallar yanarken içindeki kuşlar da kavruldu. Toprak çatladı, hava yandı, can yandı.
Ve yine havadan helikopter, uçak… Karadan arazöz, TOMA, itfaiye… Hep müdahale, hep yangın olduktan sonra telaş. Oysa mesele yangını söndürmek değil, yangını çıkarmamak. Sorun, ormanı korumakta, doğayı kollamakta.
Taşıma Suyu ile Değirmen Dönmez
Çünkü taşıma suyu ile değirmen dönmez.
Ve göstermelik önlemlerle bu yangın sönmez.
Her yıl aynı tabloyu izlemekten yorulmadık mı? Hâlâ önceden önlem almak yerine, yangın çıktıktan sonra yangını konuşuyoruz.
Ne Yapmalıyız?
Bu felaketleri yaşamamak, bir yangın haberi daha izlememek için ne gerekiyorsa yapmak zorundayız.
️ Orman Takip Sistemleri:
Uydu destekli izleme, İHA’lar, ısı ve duman sensörleri, yapay zekâ tabanlı erken uyarı sistemleriyle riskli bölgeler sürekli kontrol altında tutulmalı.
️
Yangın Bilinci Eğitimi:
Orman köylerinde, tarım bölgelerinde, yazlık alanlarda ve tatil sitelerinde yaşayan herkese zorunlu yangın eğitimi verilmeli.
️ Caydırıcı Cezalar:
Anız yakan, ormanda mangal yakan, kaçak yapılaşan, sigara izmariti atan, kasıtlı olarak yangın çıkaran kim varsa en ağır cezalarla yargılanmalı.
️ Doğal Yenilenme Süreci:
Yanan alanlar betonlaşmaya açılmamalı. Doğa kendi ritmiyle iyileşmeli. Her yangının ardından betonla saldırmak doğaya ikinci bir felakettir.
Unutmayalım…
Çünkü bir doğa sustu mu, insanlık susar.
Bir doğa yandı mı, geleceğimiz küle döner.
Bu iş sadece orman işçisinin, itfaiyecinin, belediyenin değil… Hepimizin meselesi. Yangını söndürmek değil, yangını çıkarmamak esas işimiz. Ve unutmayalım;
Duymadığımız her çığlık, yarın bizim feryadımız olabilir.
Haydi artık sustuğumuz yerden konuşalım.Yanlışlarımızı kabul edelim.Doğanın sessiz haykırışına kulak verelim.
Ve unutmayalım;
“Vatanını en çok seven, görevini en iyi yapandır.”Mustafa Kemal Atatürk
Çünkü bu toprak, bu hava, bu orman hepimizin.Ve görevimizi yapmadığımız her an, yangın yalnız doğayı değil, insanlığı da kül eder.