Patron
Günümüzde birçok kişi, kendi işinin patronu olma hayaliyle yanıp tutuşsa da gerçek anlamda bir patron olmak hiç de kolay bir zanaat değildir. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde, iş dünyasına atılmak ve bir işletmeyi yönetmek pek çok zorluğu beraberinde getirir. Hadi gelin Türkiye'de patron olmanın zorluklarına odaklanalım ve bu zor zanaatın sebep-sonuç ilişkilerini irdeleyelim.
Girişimcilik Ruhu ve İş Fikirleri Neden Önemli ve Sadece İş Fikrinizin Olması Yeterlimi?
Türkiye'de patron olmak isteyen birçok kişi, öncelikle güçlü bir girişimcilik ruhuna sahip olmalıdır. Ancak, iş fikri oluşturmak ve onu hayata geçirmek, başlı başına bir zorluk arz eder. İş dünyasına adım atmadan önce, başarılı bir iş modeli oluşturmak ve sektördeki rekabeti analiz etmek önemlidir. Birçok girişimci, iş fikirlerini gerçekleştirmekte zorlanır ve bu da patron olma yolundaki ilk engeldir.
Patron olmanın bir diğer önemli zorluğu da finansal durumdur. İşletmeyi kurmak, personel maaşlarını ödemek, kira, vergi gibi birçok masrafı karşılamak için yeterli sermayeye sahip olmak gerekir. Türkiye'de finansman sağlamak, özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeler için büyük bir sorundur. Bankalardan kredi almak, yatırımcı bulmak ve sürdürülebilir bir finansal yapı oluşturmak, patron adayları için mücadele dolu bir süreçtir.
Türkiye'de iş yapma kolaylığı konusundaki sıralamalarda yaşanan düşüş, iş dünyasında bürokratik engellerin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. İşletme açma, vergi ödeme, izin alımı gibi prosedürlerle uğraşmak, patron olmayı düşünen birçok kişiyi sevdasından caydırmaktadır. Bürokratik süreçlerin karmaşıklığı ve uzun sürmesi, girişimcilerin motivasyonunu olumsuz etkilemektedir.
Her sektörde rekabetin yüksek olması, patron olma yolunda bir diğer engeldir. Türkiye'de bir işletme açmak, sektördeki diğer firmalarla başa çıkabilmek için güçlü bir rekabet stratejisi gerektirir. Pazar analizi yapmak, tüketici ihtiyaçlarını doğru anlamak ve bu doğrultuda rekabet avantajı sağlamak, patron olma sürecinde kritik öneme sahiptir. Ancak, rekabetin hızla değişen dinamikleri, birçok girişimciyi stratejik zorluklarla karşı karşıya bırakmakta ve iş fikri başlamadan son bulmaktadır.
Patron olmak sadece iş fikrini hayata geçirmekle kalmaz, aynı zamanda insan kaynakları yönetimi, liderlik becerileri ve iletişim kabiliyetleri de gerektirir. Türkiye'deki işletmelerde çalışanları motive etmek, verimliliği artırmak ve ekip çalışmasını sağlamak, bir patronun karşılaştığı önemli zorluklardan biridir. Ayrıca, işletmenin etkili bir şekilde yönetilmesi, başarılı olmak için kritik bir faktördür.
Türkiye'de patron olmak bir zanaattır. Girişimcilik ruhu, finansal durum, bürokratik engeller, rekabet, insan kaynakları yönetimi gibi faktörler, bir işletmenin başarılı olabilmesi için dikkate alınması gereken en önemli unsurlardır. Ancak, bu zorluklarla başa çıkabilen ve sürekli olarak kendini geliştiren girişimciler, Türkiye'nin iş dünyasında başarılı patronlar olma yolunda ilerlemektedir.
En önemli kısmını sona ayırdım, tüm riskleri alır yola çıkarsın, yakınında sana inanan çok fazla kişi olmaz gün gelir para kazanır, kazandığını işine yatırır işini büyütmeye çalışırsın ve çok çalışmanın ödülünü aldın sanırsın.
Neredeyse tüm çalışanlar ben olmasaydım sen olmazdın moduna girer, sürekli birilerine emeğinin karşılığını ödediğin halde sensin demek zorunda bırakılırsın. Şirket çalışanları, Ego çatışması içerisinde hep kendilerini haklı görür ayrıcalık beklerler.
Türkiye’ de ne tatil biter, nede kriz herkesin gözünde patron olursun lakin şirketin en çok çalışması gerekende sen olursun. Velhasıl Türkiye’ de patron olmak zor zanaattır.
Yazının bundan sonraki bölümünde yıllar önce şirketini kurmuş veya kurulu bir düzeni devralmış veliahtlar için öneri niteliğinde.
Şirketlerde Profesyonel yönetimin lüks değil zaruri ihtiyaç olduğunu belirtmek isterim.
Peki kim bu Profesyonel yöneticiler. Alanında uzmanlaşmış yıllarca birçok şirkette farklı departmanlarda görev almış, kurum kültürünü harmanlayarak deneyim kazanmış analitik zekâsı yüksek kişilerdir. İşletmeler, profesyonel yöneticilerin uzmanlığından faydalanarak daha etkili ve verimli bir şekilde yönetimi sağlarlar. Bu formül işletmenin rekabet avantajını artıracaktır.
Profesyonel yöneticiler, uzun vadeli stratejik planlamayı etkili bir şekilde gerçekleştirirler. İşletmelerin geleceğini planlamak, değişen pazar koşullarına uyum sağlamak ve sürdürülebilir büyümeyi sağlamak konularında profesyonel yöneticilerin deneyimi oldukça önemlidir.
İşletmelerin başında bağımsız bir yönetim ekibi bulunması, daha objektif kararlar alınmasını sağlayacaktır. Profesyonel yöneticiler, duygusal bağlardan arınmış bir şekilde iş kararları alır ve işletmeyi daha etkili bir şekilde yönetirler.
Profesyonel yöneticiler, işletmenin karşılaşabileceği riskleri öngörerek etkili bir risk yönetim stratejisi oluştururlar. Bu, işletmeyi belirsizliklere karşı daha iyi hazırlıklı hale getirecektir.
Profesyonel yönetim, işletmenin faaliyetlerini şeffaf bir şekilde yönetmeye ve paydaşlarına karşı hesap verebilir sistemler ile çalışmaya teşvik eder. Bu, işletmenin güvenilirliğini artırmanın yanı sıra uzun vadeli ilişkilerin güçlenmesine katkı sağlayacaktır.
Profesyonel yöneticiler, işletmenin sürdürülebilir büyüme stratejilerini belirleyerek işletmenin uzun vadeli başarısını güvence altına alırlar.
Bu avantajlar, işletmelerin profesyonel yönetim modeline geçiş yapmalarını teşvik eden faktörlerdir. Profesyonel yönetim, genellikle işletmelerin daha etkili, verimli ve sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesine katkıda bulunmanın yanı sıra objektif profesyonellik ile duygusal yönetimin kökünü kazırlar.
Şirketinizde işçi olmak yerine işlerinizi profesyonel yönetime bırakarak patronluğa terfi edin, Tüm gemiyi yönetmeye çalışmak yerine bırakın gemiyi kaptan yönetsin, siz patron tuşunun keyfini sürün.
DİP NOT;
Birçok hayat hikayesi dinledim ve içinde yaşayarak deneyimledim. İşletme sahiplerine en çok sorduğum soruların başında Büyüdünüz mü, Şişmanladınız mı sorusu gelmekte. Büyümek ile şişmanlamak aynı şey değildir. Patronları biraz sıkıştırdığınızda ben sıfırdan buraya geldim moduna bürünürler. Patron olmak ile yönetici olmak aynı şey değildir. Aynı mahallede büyüyen 2 kişiden 1 tanesi çok zeki ve çalışkanken diğeri haylaz ve ele avuca sığmayan birisi olabilir. Mahalleli ve eşraf haylaz olanı sürekli diğeri ile kıyaslar. Gün gelir mahallelin dediği olur çok çalışkan eğitimini tamamlar, birkaç dil öğrenir, üniversiteler bitirir ve bir işe girip bu emeklerinin karşılığını almak ister, haylaz diye adlandırılan diğer kişi öğrendiği meslek üzerine bir iş yeri açar, çalışır didinir derken işi büyür, atölyeden, kobiye, oradan da sanayiciliğe yolculuğu başlar ve gün gelir aynı mahallede büyümüş o iki gencin yolları kesişir. Filmin sonunda çok çalışkan üniversiteler bitirmiş kişi mahallelinin eleştirdiği kişi ile iki farklı gücü birleştirerek sürdürülebilir, hesap soran ve sonraki nesillere iletilecek bir sistem kurarlar.
Ringde iki boksör düşünün aslında yumruğu yiyen ve atan aynı boksörlerken, maçın sonunda kazananda kaybedende attığı yumruk veya yediği yumruktan dolayı maçı kaybetmez veya kazanmaz. Maçı kazananda kaybedende aslında boksörün antrenörüdür. Maç esnasındaki profesyonel gözlemi verdiği direktifler sayesinde sonuçta etkin rol oynarlar.
Bu yüzden Aile şirketlerine önemle tavsiyem profesyonel yönetim ve yönetici koçluğudur.
Sevgiler.