Hepimizin aslında içi buruk. Yine “olsun” dedik, sineye çektik, ikinciliği kabullendik.
Elbette bu başarıyı küçümsemiyorum; tam aksine, son saniyeye kadar mücadele eden bir takımımız var. Ama sormadan da edemiyoruz: Türkiye ne zaman Birinci Adam olacak?
Maçı nerede kaybettik?
Neden kaybettik?
Nerede hata yaptık?
Belki de cevap çok basit: Duygularımız.
Son bir dakikaya kadar varını yoğunu ortaya koyan bu takımın kaybetmesindeki en büyük etken, strateji yerine duyguların ağır basmasıydı. Biz, profesyonelliğe çok yakın ama hep bir adım gerideyiz.
Ama bu bir eksiklik değil, bir başlangıç. Çünkü duygularımızla mücadele etme gücü, başka hiçbir yerde kolay kolay bulunmaz. Bu enerjiye profesyonellik ve stratejik aklı eklediğimizde işte o zaman fark yaratacağız.
Türkiye, sporda da iş dünyasında da siyasette de hep aynı döngüyü yaşıyor:
Çok çalışıyoruz ama planı eksik yapıyoruz.
Mücadele ediyoruz ama stratejik hamleyi kaçırıyoruz.
Potansiyelimiz var ama sonuç çoğu zaman ikinci oluyor.
Peki ya yarın?
Duygularımızı kaybetmeden, üzerine profesyonelliği ve kurumsal yapıyı koyduğumuz gün… İşte o gün sadece sahada değil, hayatın her alanında gerçek şampiyon olacağız.
Ve biliyorum ki o gün çok uzak değil. Çünkü bu ülkenin yüreği, her zaman “Birinci Adam” olmaya hazır.
Unutmayalım: Duygularımız bizi sahaya çıkarır, aklımız ise kupayı kaldırır!










































