Yaşadıklarımız tartışılmaz, yüzyılın felaketi
dedirtecek büyüklükte. Türk halkı zor zamanlarda çok çabuk kenetlenerek sorunların üstesinden gelebilecek olgunlukta olduğunu 6 Şubat sonrası bir kere daha kanıtlamış olsa da asıl çözümün deprem sonrası kenetlenmekten öte deprem öncesi önlemler almaktan geçtiği aşikâr.
Öncelikle Afet’in ne olduğunu çok iyi anlamamız ve tanımlamamız
gerekiyor. Afet, doğal veya insani
kaynaklı bir olay sonucu meydana gelen ani ve beklenmeyen olaylar olarak tanımlanabilir. Deprem, sel, yangın, çığ, fırtına, tsunami gibi doğal afetler ile terör saldırıları, kazalar, salgın hastalıklar gibi insani kaynaklı afetler insanların; hayatını, sağlığını, mal ve mülkünü tehdit ediyor olsa da afet öncesi hazırlıklar ve
bilinçlenmiş toplum ile bu süreçleri hafif atlatmanın mümkün olduğunu asla unutmayalım.
Afetler genellikle beklenmedik olaylar olarak algılanıyor. Bu nedenle insanlar her afete hazırlıksız yakalanıyorlar. Oysa afet öncesi, afet anında ve afet sonrası dönemler için gerekli hazırlıklar yapılmış olsa toplum bilinci oluşturulsa inanıyorum ki çok daha az kayıpla bu süreçleri atlatmak
mümkün olacaktır. Afet sonrasında gerekli yardım ve desteğin hızlı bir şekilde sağlanması afetin
etkilerinin azaltılması açısından
önemlidir. Hızlı olmanın en basit yolu afetler oluşmadan tüm kurgunun yazıya dökülerek oyunlaştırma
taktiği ile süreçlerin oyuncular ile entegre edilmesidir.
Gelin birinci aşama olan afet
öncesi yapılması gerekenlere kısaca değinelim.
Deprem öncesi alınabilecek önlemler şunlardır:
Ev ve iş yerlerinin depreme dayanıklılığına dikkat edilmelidir. Binaların, yıkılmayacak şekilde inşa edildiğinden emin olunmalıdır. Ülkemizi düşündüğümüzde binaların depreme dayanıklı olmadığını
gözlemlemek mümkündür. Eski yapıların çok olması, yeni yapılarda ise insanların para hırsına yenik düşmesi, bina alırken deprem ve güvenlik
sorularının sorulmaması, devlet
yetkililerinin umursamaz
tavrı, yaptırımların eksik kalması
ve bunlar gibi birçok neden
sorunları içinden çıkılamaz hale
getiriyor. Yani her seferinde kervan yolda düzülüyor modeli ile günü
kurtarmaya çalışıyoruz.
Biz çok çabuk unutan bir toplumuz, daha önceki olan depremde deprem çantası gündeme gelmiş ve neredeyse bu çantalar yok satmıştı. Bu çantada su, gıda, ilaç, battaniye, el feneri, radyo, çakmak ve benzeri temel
malzemeler bulunmaktaydı.
Şimdi kendinize şu soruları sorun.
Deprem çantam var mı?
Soruya cevabınız evet ise şimdi bu deprem çantası nerede ve
kullanılabilecek durumda mı?
Soruya cevabınız deprem çantası almadım ise, neden deprem çantası almadınız?
Her cevap mutlaka ufkunuzda yeni bir kapı açacaktır.
Bildiğiniz üzere en önemli
kurallardan bir tanesi evdeki ve iş yerindeki olası sarsıntıda düşebilecek eşyaların sabitlenmesi. Özellikle depolar için rafların sabitlenmesi, raf deprem kuşaklarının tamamlanması, periyodik bakımların yapılması,
ürünlerin belirlenen normlara göre depolanması ve uzman ekipler
tarafından sürekli kontrol edilmesi
hayati önem taşımaktadır.
İşletmelerde maalesef ruhsatlar alınırken birçok şey göstermelik tamamlanıyor, sonrasını zaten hepimiz tahmin edebiliyoruz. Oysa gerçekten önlemler almış olsaydık yaşanılan birçok faciayı daha az hasarla
atlatmamız mümkün olacaktı.
Ev ve iş yerlerimizde deprem
anında nasıl hareket edilmesi
gerektiği önceden planlamalıyız. Deprem sırasında yapılacaklar için bu acil eylem planı sürekli gündemde kalmalı hatta ziyaretçilerimize kısa bilgilendirmeler yapmalıyız.
Unutmayalım panik anında insanlar kendilerine ve çevrelerine istemeyerek çok daha fazla zarar
verebilmektedirler.
Hadi size basit bir soru daha
yönelteyim;
Ailenizin ve iş yerinizin acil
eylem planı var mı?
Olası afetler için kim, ne yapacağını biliyor mu?
Ev ve iş yerinizde mutlaka tatbikat
yapmalısınız ve afet anında daha önceden oyunlaştırarak
öğrendiklerinizi tatbik etmelisiniz ki bu süreçleri en hafif kayıplarla
atlatabilesiniz.
Aile bireyleri ve iş arkadaşları arasında bir buluşma noktası belirlenmelidir. Deprem sonrasında kayıp olanların bulunmasını bu sayede
kolaylaştıracaktır. Son yaşadığımız depremde çok hazin öykülere tanık olduğumuzu unutmayınız. Ayrıca
buluşma noktaları kayıp aramanın önüne geçerek zamandan tasarruf etmemize fayda sağlayacaktır. Afet zamanında boşa geçen her saniye telafisi olmayan büyük yaralar açabilir, önceden alacağımız her önlem
birilerini kurtarmak için atılan en büyük adımdır.
Evde veya iş yerinde yangın söndürücü, ilk yardım malzemeleri ve acil durum çıkış yolları gibi acil durum ekipmanlarının bulunması
sağlanmalıdır. Bir çoğunuz ecza dolaplarımızı hatırlayacaklardır, lütfen ecza dolabı olmasa bile ecza çantasını ve yangın söndürücüleri evinizden eksik etmeyin.
Deprem anında neler yapılacağına dair bilgi edinmek için resmî
kurumlardan ve güvenilir
kaynaklardan bilgi alınmalıdır. Son depremde yaşanılan kargaşayı hepimiz hatırlıyoruz, ben her bireyin mutlaka bu ve benzeri konularda Sivil Toplum Kuruluşlarına üye olmasını ve gerekli eğitimleri almasını önemle tavsiye
ediyorum. Unutmayalım! Bilinçli olmak hayat kurtarır.
Ev ve iş yerlerinizde yaşam üçgenleri hazırlamayı ihmal etmeyin, yaşam üçgenleri sizi ve sevdiklerinizi hayata bağlayacaktır. Dediğim gibi afet
deyince akılara sadece deprem
gelmemeli, geçmiş senelerde bizleri tehdit eden başka etkenler hep
olmuştur olmaya da devam
edecektir, eskiden evler yapılırken evlerin altında sığınaklar yapılırdı,
şimdilerde bu sığınaklar maalesef yok. Tehdit sonlandı mı sorusuna en
azından ötelendi diyebiliriz. Deprem
tehdidi ise asla ötelenebilecek
unutulacak bir tehdit değildir, bu coğrafyada her zaman deprem tehdidi vardı ve olmaya devam edecektir. Ben şu sorunun cevabına asla
bulamıyorum, toprağı bu kadar çok olan ve deprem kuşağında bulunan
bir ülkede neden bu kadar yüksek bina yapılır veya yapılmasına
neden izin verilir?
Akıllarınıza deprem kuşağında olan bizden daha büyük depremler yaşayan ve dikine mimaride bizden çok daha yüksek binalar yapan ülkeler gelebilir, o zaman şu soruya cevap aramamız gerekmez mi?
Neden onların binaları yıkılmıyor?
Sanıyorum bu sorunun cevabını az çok hepimiz tahmin edebiliyoruz, Ne demişti Mustafa Kemal Atatürk, ‘’Vatanını en çok seven, görevini en iyi yapandır.’’ Sahi vatanını seven
vatanından ve vatandaşının
geleceğinden çalar mı, çalınmasına müsaade eder mi?
Müsaadenizle kaldığım yerden devam etmek istiyorum.
Deprem anında ve sonrasında sakin kalmak, panik yapmamak, yanlış kararlar vermenizin önüne geçecektir, unutmayın siz panik yaparsanız
sorumluluğunuzdaki kişiler ne
yapmaz?
Acil yardım ekiplerini seferber ederek mümkün olan en kısa sürede enkaz altında kalanları kurtarmak
hepimizin ilk önceliği olmalıdır, sonrasında yaralıları en yakın sağlık kuruluşlarına ulaştırmak ve tabi ki sağ ve sağlıklı olan bireylerin yaşam
standartlarını sağlamak olmazsa olmazların başında gelmektedir. Yaşadığımız son felakette çok acı tecrübeler ile deneyimledik,
panik ve iş bilmezlik en az deprem kadar hasar verdi bizlere.
Tam bu bağlamda afet lojistiği devreye giriyor. Afet lojistiği, doğal afetler veya acil durumlar sırasında, hızlı ve etkili bir şekilde ihtiyaç duyulan
malzemelerin, kaynakların ve hizmetlerin sağlanması için kullanılan bir lojistik yönetim sistemidir.
Afet lojistiği, afetlerin neden olduğu kaosu minimize etmek ve afetzedelere yardım etmek için tasarlanmıştır.
Lojistik sektörünün en çok konuşulduğu ve gündemde olduğu bir ülkede son depremde yaşadıklarımız aslında ne kadar bilinçsiz olduğumuzu bizlere gösterdi. Şimdi size saatlerce lojistik kavramının gelişiminden bahsetmek istemiyorum lakin
insanlığın geçmişi kadar eski olan lojistiğin hesap yapma bilimi olduğunu ve hesap yapma becerisi olmadan süreçlerin ilerlemesinin mümkün olmayacağını anımsatmak istiyorum.
Depremin ilk gününden bugüne kadar defalarca yazdım ve gücüm nispetinde yetkililere ulaşmaya çalıştım, süreçleri doğru yönetmek ve adaletli bir dağıtım için yapılması gereken
kurallar vardı.
En saf haliyle deprem bölgesine
giden ürünler bir toplama
merkezinde toplanıp ayrıştırılmalı, ihtiyaçlar belirlenip mikro dağıtımlar ile kişilere teslimatlar yapılmalıydı, bundan önceki depremlerden dersler çıkartmış olsaydık yaşadığımız bu son depremde ödediğimiz bedel bu kadar ağır olmazdı.
Gelin konuyu biraz açalım.
Hazırlık: Afet lojistiği için hazırlık, afet öncesi planlama ve hazırlık
faaliyetlerini kapsar. Bu faaliyetler, afet öncesi malzeme stoklarının
hazırlanması, afet planları, acil durum eylem planları, hızlı yanıt
mekanizmaları, acil durum ekipleri ve lojistik kaynaklarının belirlenmesi
gibi konuları içerir.
Tedarik zinciri yönetimi: Afet lojistiği için tedarik zinciri yönetimi, afetler sırasında malzemelerin ve kaynakların sağlanmasına odaklanır. Bu aşama, malzemelerin tedarik edilmesini,
nakliyesini, depolanmasını ve dağıtımını kapsar.
Yerleştirme: Afet lojistiği için
yerleştirme, malzemelerin
depolanması ve dağıtılması için uygun yerlerin belirlenmesini içerir. Bu
aşama, malzemelerin nereye ve ne zaman yerleştirileceği konusunda stratejik kararlar almayı içerir.
Dağıtım: Afet lojistiği için dağıtım,
malzemelerin ve kaynakların afetzedelere hızlı ve etkili bir
şekilde dağıtılmasını sağlar. Bu aşama afetzedelerin ihtiyaçlarını belirlemeyi, malzemelerin acil ihtiyaçlarına göre dağıtımını, planlamayı ve
malzemelerin teslim edilmesini kapsar.
İzleme ve Değerlendirme: Afet lojistiği için izleme ve değerlendirme, afet sonrasında malzemelerin etkinliğini ve verimliliğini değerlendirmeyi içerir. Bu aşama afet sonrası operasyonların sonuçlarını ve performansını izlemeyi ve gelecekteki hazırlık faaliyetleri için öğrenilen dersleri
değerlendirmeyi kapsar.
Afet lojistiği, afetlerde hayat
kurtarmak ve afetzedelere yardım etmek için çok önemlidir. Bu
nedenle, afet öncesi hazırlık,
tedarik zinciri yönetimi, yerleştirme, dağıtım ve izleme/değerlendirme aşamalarını kapsayan bir afet lojistik planı oluşturulması ve uygulanması önemlidir.
Benim gibi düşünen meslektaşlarım afet lojistiğinde mikro dağıtım kısmına çok değindiler, peki neydi bu mikro dağıtım ve neden bu kadar önemliydi?
Afet lojistiği sürecinde mikro dağıtım, malzemelerin ve
kaynakların afetzedelerin ihtiyaçlarına göre hızlı ve etkili bir şekilde
dağıtılmasını sağlamaktır. Mikro dağıtım ile afet bölgesindeki küçük yerleşim yerlerine, mahallelere,
sokaklara ve hatta evlere kadar malzemelerin nokta atışı teslimatını yapabilirsiniz. Bu dağıtım yöntemi afetzedelerin acil ihtiyaçlarını
karşılamak için kritik öneme sahiptir.
Mikro dağıtım aynı zamanda büyük afetlerde yaşanan teslimat sorunlarını minimalize etmek için önemlidir. Büyük afetlerde kara, tren, deniz ve hava yollarının hasar görmesi veya ulaşım ağının çökmesi nedeniyle malzemelerin ana depolardan veya lojistik merkezlerden afet bölgesine taşınması zorlaşabilir. Bu durumda, mikro dağıtım, afetzedelerin ihtiyaç duyduğu malzemelerin daha küçük ve daha hızlı araçlar ile hatta insan gücü ile taşınması yoluyla ihtiyaçların
giderilmesinde önemli
rol oynamaktadır.
Afetzedelerin ihtiyaçlarını doğru bir şekilde karşılamak ve lojistik süreçlerinde yaşanılan zorluklarla
başa çıkmak için en etkili ve
sorgulanabilir yöntem mikro
dağıtımdır. Adil bir dağıtım ile engelli, hasta, hamile, çocuk ve yaşlı insanların deprem sonrasında hayatta kalmaları için süreçleri doğru yöneterek bu insanları hayatta tutmak için
bilinçlenmemiz ve işi uzmanlarına bırakmamız gerekmektedir.
Hayati önem taşıyan bu süreçler için maalesef yetkililer 6 Şubat sonrası sınıfta kalmışlardır. Unutmayın çok çalışmak her zaman en iyi yöntem değildir, çok çalışmak yerine bilinçli ve verimli çalışarak daha çok
vatandaşımızı hayatta tutabilmek mümkündür.
6 Şubat sonrası lojistik anlamında daha iyisini yapabilirdik dediklerim.
En yakın havalimanına kurtarma ekiplerimizle birlikte hayati önem taşıyan tıbbi malzemeleri sevk edebilir diğer taşıma modları ile ulaşamadığımız noktalara helikopter veya paraşütle ürünleri nokta atışı adrese teslim yapabilirdik.
Gemilerle en yakın limana
konteynerler içerisinde çadır ve
barınma ihtiyaçlarımızı sevk edebilir, deniz otobüsleri ile insanlarımızı
tahliye edebilirdik.
Tren yolu, karayoluna kıyasla daha büyük ve blok yüklerin taşınması için daha fazla kapasiteye sahiptir. Deprem sonrası ilk 72 saat kritik önem taşır, afetzedeleri kurtarmada kullanılacak iş makinalarını tren yolu ile hızlı bir
şekilde yardım bölgesine
ulaştırabilirdik.
Karayolu ile tüm taşıma modlarını entegre edip karayolundaki yoğunluğu azaltıp aktarma merkezlerinden mikro teslimat süreçleri başlatarak süreçleri çok daha iyi yönetebilirdik.
Tüm taşıma modlarında afet sürecinde intermodal ve multimodal taşıma modellerinden mümkün olduğunca yararlanarak süreçleri hızlandırmak hayati önem taşımaktadır. Yani afet
lojistik süreçlerinde tek bir plan ile yola çıkarak süreçleri asla
yönetemezsiniz. Analitik zekâ ve
sahada alacağınız kararlar ile başarılı olmak mümkündür.
Afet lojistiğinde devlet yönetimine ve bizlere düşen görevler vardır bunlar sırasıyla afet sırasında ve sonrasında etkilenen bölgelerdeki afetzedelerin temel ihtiyaçlarının karşılanması, sağlık hizmetlerinin sunulması ve toplumun normale dönmesine yardımcı olacak hizmetlerin
sunulmasıdır.
Afet Öncesi Hazırlık: Afetler öncesi risk değerlendirmesi yapılması, afet
senaryolarının oluşturulması, acil durum planlarının hazırlanması, tedarik zinciri ve stok yönetimi, lojistik ekipman ve araçlarının hazırlanması gibi hazırlıklar yapılmalıdır.
Koordinasyon ve Bilgi Yönetimi:
Devlet, afet yönetimi merkezi aracılığıyla tüm ilgili paydaşlar
arasında koordinasyonu sağlamalı, bilgi toplama ve analiz etme
işlemlerini yürütmeli, afetzedelerin ihtiyaçlarını belirleyerek yardım
operasyonlarını yönetmelidir.
Malzeme Taşımacılığı: Devlet, afet bölgesine acil ihtiyaç
malzemelerinin taşınması için uygun araç ve ekipmanları sağlamalı, lojistik ağları yönetmeli ve malzemelerin dağıtımını sağlamalıdır.
İnsan Kaynakları Yönetimi: Devlet
Afet Yönetimi Merkezi
aracılığıyla, afetzedelere yardım etmek için gönüllüler, personel ve sağlık ekipleri gibi insan kaynaklarını yönetmeli ve koordine etmelidir.
Risk Yönetimi: Devlet afet
bölgesindeki riskleri azaltmak için alınması gereken önlemleri
belirlemeli, afetzedelerin güvenliği ve refahını sağlamak için gerekli
adımları atmalıdır.
Tedarik Zinciri Yönetimi: Devlet afet bölgesindeki tedarik zinciri yönetimini sağlamalı; afetzedelere gıda, su, ilaç, giyim, barınma gibi temel ihtiyaçların hızlı ve etkili bir şekilde ulaştırılmasını sağlamalıdır.
İletişim: Devlet afetzedelerle ve ilgili paydaşlarla doğru ve etkili iletişim kurarak afet hakkında bilgi sağlamalı, afetin yönetiminde şeffaf bir yaklaşım benimsemeli ve afetzedelerin
ihtiyaçlarını belirleyerek yardım
operasyonlarını yönetmelidir.
Bu görevler afet lojistiğinde devletin rolünü tanımlar ve afetzedelerin acil ihtiyaçlarının karşılanması için
etkili bir lojistik operasyonun yürütülmesine yardımcı olur.
Sivil halkın afet lojistiği sürecine katkısı da oldukça önemlidir. Hazırlıklı olmak, kendi güvenliğini sağlamak, yaralılara yardım etmek, yetkililere yardımcı olmak ve ihtiyaç sahiplerine yardım etmek, afetzedelerin hayatlarını
kurtarmak ve afetin etkilerini
azaltmak için gerekli adımlar halkın, sürece yararları arasındadır.
Nedense depremden daha tehlikeli afetler olmasına rağmen biz hep depremi konuşuyor ve her deprem sonrasında hazırlıksız olduğumuzla yüzleşmeye devam ediyoruz.
Yazının ana fikrini özetleyecek olursak;
6 Şubat tarihinde ülkemizde yaşanan depremin ve dünyada meydana gelen afetlerin ekonomik, sosyokültürel ve psikolojik açıdan yol açtığı olumsuz sonuçlar giderek artmaktadır. Bu durum afet yönetim faaliyetlerindeki süreçlerin etkin, planlı ve koordineli bir şekilde yerine getirilmesini zorunlu kılmaktadır. Bu bakımdan afet
yönetiminde lojistik süreçler önem kazanmıştır. Afet yönetimi lojistik süreçleri, afet öncesi hazırlık, anında müdahale ve iyileştirme
aşamalarından oluşmaktadır. Afet yönetiminde lojistik süreçlerini
oluşturan bu aşamalar afetzedeler için gerekli olan tüm ihtiyaçların “lojistiğin doğruları" olarak da bilinen doğru
zamanda, doğru yerde, doğru
miktarda, doğru şartlarda, doğru
maliyetle, doğru kişilere
ulaştırılmasında etkili bir role sahiptir. Bu yazıda amacım lojistik süreçlerin afet öncesi, afet anı ve afet
sonrasındaki önemini ve nasıl işlemesi gerektiğini kısaca ortaya koymaktı.
Afet lojistiğinin hepimizin bildiği üzere farklı dinamikleri var, özellikle bizim dışımızda gelişen olaylara anında müdahale edemeyebiliriz lakin
üzerine binlerce kelime yazdığımız ‘’depo’’ süreçlerini doğru
kurguladığımızda sorunlara daha hızlı müdahale ederek daha az hasarlar ile süreçleri yönetebiliriz.
Hep şu örneği veririm; 40 milyonluk bir Ferrari sahibi olduğunuzu düşünün aracın deposunda aracı çalıştıracak doğru yakıt olmadıkça sizin milyonluk arabanız, sadece bir koltuk görevi görecektir. Bu yüzden ‘’Depo Ne Değildir?’’ sorusunu sormaya ve
anlatmaya devam edeceğim.
Depolarda dikkat edilmesi gereken en önemli konu malzeme yönetimidir. Depoyu yönetmek, malzemeyi
yönetmek değildir. Depo, koy dursun anlayışı ile yönetilemez.
Afet lojistiğinde diğer süreçlerden farklı olarak tek fark satın alınan
ürünlerin ne kadar zamanda
kullanılacağının öngörülemiyor
olmasıdır. Afet lojistiğinde depo için mal kabul yanı sıra ayrıştırma, birleştirme, iade ve bertaraf hayati önem taşımaktadır. Depolar yaşayan birer organizmalardır depo yaşamaz ise içindeki ürün ölür. Bu nedenle yaşayan lojistik afet merkezlerinin yani kamplarının kurulması gerektiğini savunuyorum. Tüm bölgelerde
kurulacak olan bu merkezler ihtiyaç sahipleri tarafından kullanılabilecek şekilde hazırlanmalıdır.
Yazacak çok şey var lakin yapılması
gerekenler çok daha önemli. Bu bağlamda bizlere görev verilmesi ve fikrimizin sorulması durumunda biz her zaman göreve hazırız.
Unutmayalım ki ülkemizde en çok görülen afet heyelan olurken en çok zarar veren afet ise depremdir. Buda bizim deprem konusunda ne kadar hazırlıksız ve tedbirsiz olduğumuzun apaçık göstergesidir. Afetler dün olduğu üzere yarın da olmaya devam edecekler. Bizim bu süreçleri en az hasarla atlatmamızın tek yolu afetlere hazırlıklı olmaktan geçmektedir.
Sevgiyle kalın...