Depoları Tarım Tarlarının İçine Yapmak Zorunda Değilsiniz
Tarım depoları, tarım ürünlerinin saklandığı, korunduğu ve dağıtıldığı önemli tesislerdir. Bu depolar, tarım sektörünün temel unsurlarından biridir ve gıda ürünlerinin güvenli bir şekilde muhafaza edilmesini sağlar. Üretim ile iç içe olması hedeflenerek kurgulanan Tarım depoları maalesef günümüzde kurgulandığı gibi kullanılmıyor.
Tarım depolarında;
Ürünleri uzun süre bozulmadan daha az maliyet ile yerinde saklayabilirsiniz. Bu sayede aşırı fiyat dalgalanmasının önüne geçerek ülke ekonomisine katkı sağlayabilirsiniz. Tarım depoları bizler gibi tarım ülkelerinin vazgeçilmez bir parçasıdır aslında. Tarım depoları Kalite kontrolü, fiyat dengelemesi ve gıda güvenliği gibi önemli işlevleri ile tedarik zincirinde kritik bir rol oynarlar. Bu depolar, tarım ürünlerinin tüketiciye ulaşmasını sağlayarak gıda teminini kolaylaştırır ve sektörün sürdürülebilirliğine katkıda bulunur.
Son zamanlarda daha çok para uğruna ağaçlar kurutularak yerlerine göstermelik depolar yapılıyor. Kuruttuğumuz meyve ağaçları yerine yaptığımız beton yığını depolar o gün geldiğinde karnımızı doyurmaya yetecek mi?
Diğer bir deyişle üretim yapacak toprak bulamadığınızda o depoları hangi amaçla kullanmayı planlıyorsunuz?
İnsanoğlu var olduğundan bu yana yarınların ne getireceğini bilmediği ve her istediğine istediği zaman ulaşamadığı için sürekli bir şeyleri stoklama yani saklama gereği duymuş. Saklama sevdası gün gelmiş öyle bir hal almış ki saklama ile ilgi söylenenler Ata sözü olup günümüze kadar ulaşmayı başarmış.
Örnek; Sakla samanı, gelir zamanı :))
Bu sözü ilk söyleyen kişi burada ne demek istemiş tam olarak bilmek mümkün değil, lakin biz bu sözden ne anlamak istediysek o yönde faydalanmışız.
Stok deyince ilk akla gelen şey güven oluyor, fıtratımız gereği kendimizi her ne kadar güvene almayı çok sevmiş olsak da hepimiz biliyoruz ki stok tutmanın da bir bedeli var, kimse bir başkası için bedel ödemeyeceğine göre bu bedeli direk veya en direkt son kullanıcı bir şekilde ödemek zorunda kalıyor.
Gelişen dünya yapısıyla birlikte ikinci dünya savaşı sonrası üretim şekilleri değişiklik göstermeye başlıyor ve ‘’Just in Time’’ felsefesi ortaya atılıyor, sıfır stok yöntemi adı verilen bu sisteme aslında ihtiyaç duyulan ürünün tam zamanında istenilen yerde bulunması modeli de diyebiliriz.
Dünyanın birçok yerine devasa üretim yapan şirketler bu modeli neredeyse kusursuz kullanıyorlarken bir anda pandemi ile tanışınca tüm doğrular birden yanlışa dönüyor, çok kolay ulaşılabilinen en küçük bir parçanın stoklarda olmaması tüm sistemin çökmesine sebep oluyor.
Devasa şirketlerin üst düzey yöneticileri bu modellerin hangisinin doğru olduğunu tartışadursunlar ortada reel olan bir gerçeklilik var oda stoklarında ürün olmayan şirketler hatlarını kapatma, üretimlerini durdurma kararı aldılar yani yaşam döngülerini tamamlayamaz hale geldiler.
Dünya her ne kadar büyük görünse de aslında çok küçük olduğunu hele hele dijitalleşme ile dünyanın avuç içine sığdığını hepimiz pandemi sürecinde yaşayarak deneyimlemiş olduk.
Her ne kadar pandemi bizleri yavaşlatmış dikkatlerimizi farklı yönlere çekmiş olsa da bilindiği üzere insan denilen varlık durmak bilmiyor, sürekli yeni icatlar peşinde koşarak gelişmeye ve yaşam kalitesini yükseltmek için tüm şartları zorlamaya devam ediyor.
Geldiğimiz çağa bakıldığında Endüstri 5.0 kapımızda, hepimiz Metaverse dünyasını konuşuyoruz ve sanal dünyada kendimize yer bulmaya çalışıyoruz. İleride ne olur bilinmez ama sanal gerçeklik dünyasında gezinirken reelde karnımızın doyması henüz mümkün değil.
Madem sanal dünyada karın doyurmak mümkün değil o zaman reelde var olana sahip çıkmak durumundayız.
Pandemi ile birlikte son yıllarda lojistik sektörünü yakından takip eden ve sektörün içinde olan herkes depoları konuşur hale geldi.
İyi de Depolarda Neler Oluyor?
Gerçekten bu kadar depo ya ihtiyaç var mı?
Bu maliyetler kim veya kimlerin cebinden çıkacak?
Depolar konusunda birçok yazım mevcut böyle giderse şehir merkezlerinde AVM’ lerden çok daha büyük depolar olacak veya AVM’ ler depolara dönüştürülecek demeye devam edeceğim.
‘’Hoş farkında olmasak da AVM’ler çoktan şirketlerin mamul depolarına dönüştürüldüler’’
Pandemi ile birlikte Lojistik sektörü dolayısı ile Depo ve teslimat süreçleri önem kazandı. Günümüzde bu ivme
İşi bilen bilmeyen herkes depo ve hızlı teslimatı konuşur hale neden geldi?
Yıllarını bu işe vermiş insanların söyledikleri bazen kifayetsiz kalmış olsa da yaşanılarak kazanılan acı tecrübeler ömür boyu hiç unutulmuyor.
Yazının kısa ve öz olması ve dikkat çekmesi için en önemli yere geldiğimizi düşünüyorum.
Bağ, bahçe ne varsa neden hızla betonlaştırılıyor?
Kiraz ve meyve ağaçlarının kurutulup depo yapılmasına neden göz yumuluyor?
Tarım deposu yapıldığı zannedilen bölgeler neden denetletilmiyor?
Son yılların en çok konuşulan ve değerlenen kelimesi ‘’DEPO’’
Lütfen etrafınıza bir bakın tarlasındaki ağaçları kurutup çok para kazandığını zannedenler ile depo işinde çok para var diye duyup büyük baş hayvan çiftliğini bozup depo yapmaya çalışanlar aynı zihniyetteki kişiler.
Yıllardır üretim yapan firma sahiplerine diyorum ki siz üretici değil misiniz?
-Evet üreticiyiz...
O zaman üretime odaklanın en iyisini nasıl üretebilirim ile dertlenin ki en iyisini üretebilesiniz.
Bırakın bizde en iyisini nasıl depolarız nasıl en iyi şekilde sevk ederiz ile dertlenelim.
Herkes kendi bildiği işi yaparsa o zaman düzeni kurgulamak ve kurgulananı yönetmek çok daha kolay olur.
Ülkemiz halkının hatta dünyada var olan insanların yaşamlarını sürdürebilmesi için üretim olmazsa olmazlarımızın başında.
En acı tecrübe yaşayarak deneyimlemek, ilerleyen günlerde gıdaya ulaşmakta zorlandığımız zaman yaşayarak deneyimlemek yerine biran evvel ülke olarak önlem almalıyız, aksi taktirde kuruttuğumuz ve betonlaştırdığımız toprakların yanı sıra yer bulamadığımız için kesip sattığımız hayvanlara ulaşmamız mümkün olmayacak ve hepimiz için sonuç hüsran olacaktır.
Depo diye yırtınıp stokçuluk sevdası ile yanıp tutuşan ve geleceğimizi tehlikeye atan bu kişilerin karınlarını ne sanal dünya nede elleri ile kurutup betonlaştırdıkları depolar doyuracaktır.
29 Eylül Uluslararası Gıda Kaybı ve İsrafı Farkındalık Günü yaklaşıyor, dilerim yine MIŞ gibi yapmaz, gıdalara bakış şeklimizi değiştiririz.
Unutmayalım bu dünya bize miras değil bizden sonraki nesillere iletmemiz gereken bir emanet.
Hadi sende emanetine sahip çık…
Sevgilerimle.