Almanya'da çalışanlar için olumlu bir gelişme daha yaşandı: Asgari ücret 2025 yılında saatlik 13,90 euroya, 2027’de ise 14,60 euroya yükselecek. Bu artış sadece bir maaş zammı değil; sosyal refahın, ekonomik planlamanın ve çalışan hakkının bir göstergesi.
Ancak Türkiye’de durum bunun tam tersi. Burada bırakın saati, günlüğü bile yetmeyen maaşlarla insanlar yaşamaya çalışıyor. Bir yanda her yıl refahı artan Avrupa ülkeleri, diğer yanda temel ihtiyaçlarını bile karşılamakta zorlanan milyonlarca emekçi… Aradaki fark sadece gelir değil, sistem ve zihniyet farkı.
Almanya: Ücret Artışıyla Güçlenen Emek, Planlı Ekonomiyle Korunan Refah
Almanya’da ilk asgari ücret uygulaması 2015’te başladı. O günden bu yana düzenli olarak artırıldı. Bu artışlar rastgele değil; ekonomik veriler, enflasyon oranı, iş gücü maliyetleri ve yaşam standardı dikkate alınarak yapılıyor. İşçi-işveren devlet temsilcilerinden oluşan komisyon, ortak akılla karar veriyor. Ve en önemlisi: Hükümet bu kararı değiştiremiyor, sadece onaylıyor.
Almanya’da çalışan bir işçi, asgari ücretle çalışsa bile:
Kirada oturabiliyor,
Sağlık hizmetlerinden rahatça faydalanabiliyor,
Ulaşım giderlerini karşılayabiliyor,
Hatta az da olsa birikim bile yapabiliyor.
Bu sistemde amaç, işçiyi hayatta tutmak değil; insanca yaşam sürmesini sağlamak.
Türkiye: Asgari Ücretin Altında Ezilen Hayatlar
Türkiye’de 2025 yılında net asgari ücret 22104 TL. İlk bakışta fena değil gibi görünebilir. Ancak bu maaşla bir çalışanın:
Ortalama bir evde kira ödemesi (10.000- 15.000 TL),
Fatura ve aidat gibi sabit giderleri karşılaması (2.000- 3.000 TL),
Pazara, markete çıkması,
Ulaşım ve çocuk giderlerini karşılaması
Neredeyse imkânsız.
Kısacası: maaş daha cebe girmeden tükeniyor.
Gıda fiyatlarında aylık %5-10 artışın olduğu, enflasyonun gerçek değerinin çok üstünde seyrettiği bir ortamda, yılda bir kez yapılan maaş artışı hiçbir anlam taşımıyor. Üstelik asgari ücret artışıyla gelen zam, tüm piyasaya yayılıyor: Kira, gıda, hizmet, ulaşım... Her şey artıyor ama maaş yerinde sayıyor.
Asgari Ücretle Yaşamak mı, Hayatta Kalmak mı?
Almanya’da asgari ücretle çalışan biri, sosyal devletin sunduğu tüm olanaklardan faydalanabiliyor. Türkiye’de ise asgari ücretli için hayat, sürekli bir "hayatta kalma savaşı."
Yaygın deyimle "Ayın sonunu getiremiyorum" cümlesi, artık sadece asgari ücretli değil, orta gelir grubunun bile kurduğu bir cümle oldu.
İstanbul’da yaşayan bir öğretmen ya da memur, ailesine yetemediği için ek iş yapıyor. Üniversite mezunu gençler, diplomalarıyla kuryelik yapıyor. Bu tabloyu sadece rakamlarla anlatmak mümkün değil; bu bir sosyal adalet sorunu, bir toplumsal huzur krizidir.
Gençler Neden Gidiyor? Beyin Göçü Değil, Gelecek Göçü
Almanya’da saatlik 14,60 euro ile çalışan biri, ayda 2.500 euro kazanıyor. Bu da 90 bin TL'nin üzerinde bir gelir demek. Türkiye’de 4 yıllık üniversite mezunu bir mühendis, aylık 25-30 bin TL ile geçinmeye çalışıyor. Aradaki fark yalnızca gelir değil, gelecek güvencesi.
Gençler artık "burada ne yaparsam yapayım, geleceğim yok" diyerek Almanya, Hollanda, Kanada gibi ülkelere gitmenin yollarını arıyor. Bu sadece bir beyin göçü değil; umut göçü.
Türkiye Ekonomisinde Ücretler Neden Bu Kadar Düşük?
Siyasi müdahale: Asgari ücret kararlarında hükümet etkisi fazla.
Yüksek enflasyon: Maaş zamları fiyat artışlarının çok gerisinde kalıyor.
Kayıt dışılık: Milyonlarca işçi sigortasız, güvencesiz çalışıyor.
Zayıf sendikalar: İşçi haklarını koruyan örgütler etkisiz.
Sosyal devletin zayıflığı: Sağlık, ulaşım, eğitim gibi alanlar ücretli hale geldi.
Nereye Gidiyoruz?
Eğer Türkiye bu gidişata dur demezse;
Sosyal huzursuzluk artacak,
İş gücü yurt dışına kaçmaya devam edecek,
Ekonomi iç talepte daralma yaşayacak,
İnsanlar geçim kaygısıyla mutsuz, üretimsiz bir hayata sürüklenecek.
Ama çözüm mümkün. Öncelikle:
Asgari ücret, yılda bir değil, yılda iki kez güncellenmeli.
Vergi yükü, asgari ücretliden alınmamalı.
Sosyal yardımlar, eğitim ve sağlık desteği güçlendirilmeli.
Kayıt dışı istihdam sıkı denetlenmeli.
Enflasyonun gerçek verilerle kontrol altına alınması sağlanmalı.
Sonuç: Ücret Politikası Bir İktisat Meselesi Değil, Bir Yaşam Meselesidir
Almanya’daki ücret artışı sadece bir "para politikası" değil, insanların yaşam kalitesini yükselten bir anlayışın ürünüdür. Türkiye’de ise asgari ücret hâlâ “en düşük ne kadar verirsek yeter?” mantığıyla belirleniyor. Bu yaklaşım değişmedikçe, Türkiye’nin ücretli emekçileri daha uzun yıllar geçim savaşı vermeye mahkûm kalacak.
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar