Sürdürülebilir Finans ve Global Standartlar: Yeni Bir Yolculuk
Finansal dünyanın yeni rotası beliriyor; Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu (KGK) tarafından duyurulan Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları, finansal raporlamada devrim niteliğinde bir değişimi işaret ediyor. Bu standartlar, sürdürülebilirlikle ilgili finansal bilgilerin şeffaf bir biçimde sunulmasını sağlayarak şirketlerin sürdürülebilirlik odaklı bilgi aktarımını destekliyor. Bu, finansal raporlamayı esas alarak şirketlerin sürdürülebilirlikle ilişkili verilerini kamuya duyurmalarını ve denetimini artırmayı amaçlıyor.
Küresel ısınma, doğal kaynakların azalması ve çevresel endişeler günümüzde işletmelerin sadece finansal değil, aynı zamanda sürdürülebilirlik bilgilerini de paydaşlarına sunma konusunda daha duyarlı hale gelmelerine neden oluyor. Bu bağlamda geleneksel finansal bilgilerin yanı sıra, karbon emisyonları, insan hakları politikaları ve kurumsal yönetim yapıları gibi faktörler de yatırımcıların karar alma süreçlerinde kritik bir rol oynuyor.
Sürdürülebilirlik raporlaması için belirlenen TSRS S1 ve TSRS S2, şirketlerin sürdürülebilirlikle ilişkili risklerini ve bu risklerin finansal yansımalarını değerlendirmelerini öngörüyor. S1, nakit akışları, finansman erişimi ve sermaye maliyetlerini sürdürülebilirlikle ilişkilendirerek finansal raporlamayı genişletmeyi hedeflerken, S2 ise iklim değişikliği, karbon emisyonları gibi faktörleri içerecek şekilde şirketlerin karbon ayak izlerini, risklerini ve stratejik planlamalarını finansal raporlama kapsamında sunmalarını amaçlıyor.
Yeni standartlar, Uluslararası Bağımsız Denetim ve Güvence Denetimi Standartları Kurulu (IAASB) tarafından belirlenen Güvence Denetim Standartları (GDS 3000 ve GDS 3410) ile birlikte sürdürülebilirlik güvence denetimlerine yol gösteriyor. Bu düzenlemeler, finansal bilgilerin bağımsız denetimi dışında genişletilmiş dış raporlama güvence denetimlerini de içeriyor.
TSRS ve uluslararası standartlar, işletmelerin sürdürülebilirlikle ilgili etkilerini daha net bir şekilde sunmalarına ve finansal tablolarına geniş bir perspektif kazandırmalarına yardımcı oluyor. Bu da yatırımcıların ve paydaşların işletmeleri daha kapsamlı bir şekilde değerlendirmelerine olanak sağlıyor. Bu yeni yaklaşım, şirketlerin finansal performanslarını değerlendirirken sosyal, çevresel ve yönetişimsel etkileri de göz önünde bulundurmalarına yardımcı oluyor.
Sonuç olarak, sürdürülebilirlik raporlaması ve finans dünyasında yeni bir dönemin habercisi olarak karşımıza çıkıyor. Bu yaklaşım, işletmelerin sadece finansal değil, aynı zamanda sosyal ve çevresel performanslarını da değerlendirerek daha sürdürülebilir bir geleceğe adım atmalarını destekliyor. Daha bilinçli ve duyarlı bir yaklaşım, gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakma sorumluluğumuzun bilincinde hareket etmemizi gerektiriyor. Unutmayalım ki, bu dünyayı çocuklarımızdan ödünç aldık ve onlara daha iyi bir gelecek bırakmak için elimizden geleni yapmak zorundayız.
Dilek Hakan |