Yine böyle sahalara çıktığım zamanlarda sanırım 2-3 yıl öncesi gibi bir dönem olsa gerek. Irak seyahati dönüşümde sürücülerimin bir çoğunluğunun memleketi olan Mardin’e uğradım. Kızıltepe ilçesinin küçük, şirin bir köyü. Çok misafirperver cana yakın bir halk. Oradan yemek yemeden çıkamazsınız onların tabiri ile misafirlerini iyi ağırlamadıkları gerekçesi ile kendi çevrelerinde ayıplanırlar. Kültürleri gereği kadınlar erkekler aynı salonda oturmaz ve aynı sofrada yemek yemezler. Oturuverdim kadınlarla dolu bir salonda yere bağdaş kurarak, ortam güzel ilgi odağısınız herkesin gözü üzerinizde merak ve sorgu ifadeleri ile …Bütün o ortamın içerisinde gözlerim, bir kız çocuğuna takıldı. Adını öğrendiğimde, onun hikayesi, bana bu topraklarda kadın olmanın ne kadar zorlu bir süreç olduğunu bir kez daha hatırlattı. Onun gözlerindeki parıltının, potansiyelini keşfetme arzusu olduğunu görmek beni çok etkilemişti . Ancak hayal kırıklığı, ailesinin ona eğitim hakkı tanınmamasından kaynaklanıyordu. Merakla sordum, "Neden okumadın?" Aldığım cevap, ailesinin ona eğitim izni vermeyeceği yönündeydi.Lise birde okulu terk etmiş, geleceğini şekillendirmek için atılacak adımların farkında bile değildi.Bu coğrafyada kız çocuklarının kaderi, erken yaşta evlendirilmek olmamalı . Bu durum, bende derin bir üzüntü uyandırdı ve bir misyonu daha benimsemem için bana ilham verdi.Defalarca gittim geldim, orada karar merci sadece anne baba değil dede amca dayılarda söz hakkına sahipler. Aile büyükleri ile reddedilmeme rağmen ısrarla toplantılar yaptım, aynı salonda oturdum, aynı sofrada yemek, yemek için direndim. Gözlerini kaçırmalarına rağmen hiç pes etmeden gözlerinin ta içine bakarak konuştum saatlerce.. Sonuç olarak başardım, o güzel kızımız okuluna geri döndü… Geçen hafta yine Mardin’de yine o köyde yine aynı sofrada karşılaştım o küçük artık bir genç kız olmuş…“Üniversiteye hazırlanıyorum…” dedi heyecanlı, heyecanlı.İlgi ile sordum, "Ne okumak istiyorsun ?" “Bilmiyorum ama kolayca iş bulacağım ve para kazanıp kendi ayaklarımın üzerinde duracağım bir işim olsun isterim “ dedi. Ve öğrendim ki benim onun için aile bireyleri ile yaptığım mücadeleyi, oda şimdi kardeşleri kuzenleri için veriyor..Işıl ışıl, cıvıl, cıvıl.“Lojistik” oku deyiverdim birden bana babasının kullandığı tırı parmağıyla gösterdi “bunumu kullanayım yani .? Belki de en acı olanı, kızın lojistik kavramını kamyonculukla özdeşleştirmesi.Ancak ben, lojistiğin sadece kamyonculuktan ibaret olmadığını, anlatma heyecanına girmiştim bile . tüm lojistik alanlarını, kadınların da bu alanda başarılı olduğunu sektördeki büyük firmaların başarılı kadın yöneticilerini dernekleri yetmedi açtık üniversiteleri inceledik ilgili bölüm öğrencilerinin bloglarını okuduk… Bir kadının sadece ailesi değil, toplumu için de ne kadar önemli olduğunu vurguladım. Hatta kadınların uzun yol sürücüleri olduğunu ve Avrupa’ ya gittiğinden uzun, uzun bahsettim.Buna rağmen kız, hala bu potansiyeli göremiyordu. "Babam izin vermez," dediğinde, içim burkuldu. Ancak, bu zorlu süreçte pes etmek yoktu. Israrlarımla, ona eğitim hayatına geri vermiştim bellimi olur beklide o coğrafyadan bir kadın lojistikçinin başarısına şahit oluruz .. Bu topraklarda kadın olmanın gücünü ve kararlılığını temsil eden bu öykü, umudun ve değişimin ne kadar güçlü birer itici güç olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyordur diye düşünüyorum.Bu kız çocuklarının sayısı arttıkça coğrafya kader olmaktan çıkacaktır.Şerife TürünçZen Ulaştırma Kurucusu